25 Eylül 2009 Cuma

KİTAPLAR VE İNSANLAR

Ne yapacağız bu insanlarla? Yalnız kitaba girmiş tanıklıklara önem
veriyor insanlara kitaba girmedikçe, doğruluğu geçerli yaşı olmadıkça
inanmıyorlar. Budalalıklarımızı harflere dökünce saygınlaştırmış
oluyoruz. Okudum demek, birinden duydum demekten çok daha ağır
basıyor. Ama ben insanların ellerini ağızlarından daha inanılır
bulmadığım, konuşurken saçmaladığımız kadar yazarken de
saçmaladığımızı bildiğim ve bizim çağımızı geçmiş başka bir çağdan
ayırmadığım için, Aulus Gellius ya da Mavrobius kadar benim bir
dostumu, onların yazdıkları kadar benim gördüklerimi öne sürebilirim.
Onlar nasıl erdem için uzun sürmekle daha büyük olmaz diyorlarsa
ben de doğruluk için, yaşı büyüdükçe akla daha yakın olmaz diyorum.
Sık sık söylerim: Örneklerimizi hep yabancılardan ve okul
kitaplarından vermemiz ahmaklıktır düpedüz. Örnekler, Homeros'un,
Platon'un zamanında olduğu kadar boldur bugün de. Ama biz
düşüncenin doğruluğundan çok, ömeklerin gösterişi peşindeyiz;
kanıtlarımızı kitapçı Vascasan ya da Platin dükkanından alıp
kullanmak kendi köyümüzde gördüklerimizden çıkarmaktan daha
üstün bir doğruluk sağlarmış gibi. Ya da belki gözümüzün
önündekileri ayıklayıp değerlendirmeye, onları sıcağı sıcağına
eleştirip örnek haline getirmeye yatkın değil kafamız. Çünkü, kendi
tanıklığımıza güvenecek kadar bilgin ve yeterli değiliz dersek, yersiz
söz etmiş oluruz. O kadar ki, bence, en orta malı, en çok bilinen, en
gösterişsiz şeyleri kendi ışıklı yanlarından görebilirsek, onlardan
doğanın en büyük mucizeleri, ömeklerin en zenginleri çıkarılabilir,
özellikle insan eylemleri konusunda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder