25 Eylül 2009 Cuma

BAŞTAKİLER VE BİZ

Bizi yöneten, dünyayı ellerinde tutan kimselerin bizim kadar akıllı
olması, bizim yapabileceğimiz kadarını yapması yetmez. Bizden çok
üstün değillerse bizden çok aşağı sayılırlar. Çok şeyler vadettikleri
için çok şeyler vapmak zorundadırlar. (Kitap 3, bölüm 7)

Başkalarından aktardığım sözleri kendi söylediklerimi
değerlendirecek biçimde seçebilmiş miyim, ona bakılsın.
Çünkü ben, kimi zaman dilimin, kimi zaman kafamın yetersizliği
yüzünden gereğince söyleyemediğim şeyleri başkalarına söyletirim.
Aktardığım sözleri saymam, tartarım. (Kitap 2, bölüm 10)

Kendimle oynadığım zaman, kimbilir; belki benim onunla
oyalandığımdan çok o benimle oyalanıyor. (Kitap 2, bölüm 12)

YASALAR ÜSTÜNE

Yasalar doğru oldukları için değil yasa oldukları için yürürlükte
kalırlar. Kendilerini dinletmeleri akıl dışı bir güçten gelir, başka bir
şeyden değil. Mistik olmak işlerine gelir. Yasa koyanlar da çok kez
budala, ya da eşitlik korkusuyla haksızlığa düşen kimselerdir. Nasıl
olursa olsunlar, insandırlar sonunda, her yaptıkları şey ister istemez
sudan ve değişkendir.

Yasalardan daha çok, daha ağır, daha geniş haksızlıklara yol açan ne
vardır? (Kitap 3, bölüm 13)

Bir filozofu çiftleşirken yakalayıp, ne yapıyorsun diye sormuşlar: Bir
insan ekiyorum diye cevap vermiş serinkanlılıkla ve hiç utanmadan.
Sarmısak ekerken görülmekle bu işi yaparken görülmek arasında
ayrım yokmuş onun için. (Kitap 2, bölüm 12)

OKUYUCUYA

Okuyucu, bu kitapta yalan dolan yok. Sana baştan söyleyeyim ki,
ben burada yakınlarım ve kendim dışında hiçbir amaç gütmedim. Sana
hizmet etmek yahut kendime ün sağlamak hiç aklımdan geçmedi;
böyle bir amaç peşinde koşmaya gücüm yetmez. Bu kitabı yakınlarım
için bir kolaylık olsun diye yazdım. İstedim ki beni kaybedecekleri
zaman (ki pek yakındır) hakkımda bildikleri, daha ayrıntılı ve daha
canlı olsun. Kendimi herkese beğendirmek niyetinde olsaydım, özenir,
bezenir, en gösterişli halimle ortaya çıkardım. Kitabımda sade, doğal
ve her günkü halimle, özentisiz bezentisiz görünmek isterim, çünkü
ben kendimi olduğum gibi anlatıyorum. Burada kusurlarım, nasıl bir
adam olduğum, edebin, terbiyenin izin verdiği ölçüde, açık olarak
görülecektir. Hala ilk doğa kanunlarının rahat serbestliği içinde
yaşadıkları söylenen insanlar arasında olsaydım, emin ol ki kendimi
tastamam ve çırılçıplak da gösterirdim. Kısacası, okuyucu, kitabımım
özü benim: Boş zamanlarını bu kadar sudan ve anlamsız bir konuya
harcaman akıl karı olmaz. Haydi uğurlar olsun.
(Montaigne 1 Mart 1580)

İNSAN VE EVREN

Bizim köyde bağları kırağı çaldı mı, rahip efendi tanrının insanlara
kızdığını, aynı afetin yamyamların bağlarına da düştüğünü ileri sürer.
İç savaşlarımız karşısında da herkes: Dünya bozuldu, kıyamet günü
yaklaştı diye vahlanır. Oysaki dünyada daha ne kötü şeyler oldu. Hem
sonra kimbilir biz bu haldeyken dünyanın kaç yeri gül gülistandır.
Başına dolu yağan, dünyanın dört bucağını fırtına içinde sanır.
Savoielı köylü demiş ki: Şu akılsız Fransa kralı biraz işini bilse pekala
bizim beyin kahyası olabilir. Adamın hayal gücü efendisinin üstünde
bir büyüklük tasarlayamıyor.

Hepimiz, farkında olmadan bu çeşit yanılgılara düşeriz ve bundan
çok büyük zararlar görürüz. Ancak doğa anamızı bütün genişliği
içinde seyredebilen, onun durmadan değişen sınırsız yüzünü
görebilen, değil yalnız kendini, bütün memleketi o evren içinde ufacık
bir nokta olarak düşünebilen insan her şeyin gerçek değerini
kestirebilir. (Kitap 1, bölüm XXX)